6 Temmuz 2007 Cuma

KANSEROJEN MADDELER

Güngeçmesin ki basında yeni yeni kanserojen maddeler yayınlanmasın..cep telefonu, naylon tabak, tuzluk, duvar boyası, formika, pvc, stres, trafik, uykusuzluk ve bir müddet sonra fazla uyku...Hele sebzelerdeki kansere iyi gelen maddeleri okuduktan bir müddet sonra, sebzelerde biriken tarım ilacı ve hormonların kanser yaptığını öğrenince insan pin-pon topu gibi hissediyor kendini...nereye kaçsak, naaapsak..Bilgisayar da kanser yapıyormuş..Sigara kanser yaparmı gibi kimi sorular da geliyor güzin abla gibi köşe yazarlarına..Düşünsenize PVC pencere yaptırmasak, bilgisayar, cep telefonu kullanmasak..Hele hele mikro dalga tarafından yayılan radyo dalgalarının kanserojen etkisi, peki FM radyoların, orta dalga radyoların, telsizlerin yaydığı radyo dalgalarına ne demeli...No Frost buzdolabı aldık, dondurulmuş gıdaların çözülürken oluşturdukları bakteriler de kanser yapıyormuş..Napıcaz abi yaaa..Hadi kanseri geçtik. Bari Kalp Hastası olmayalım dedik..Hareketsizlik, fazla hareket, şu bu vs. herşey kalbe de zararlı. Kalp ve damar hastalıkları da günümüzde ölüm nedenlerinin başında geliyor..Hele iyi kollestrol, kötü kollestrol olayı..Eski yüksek kollesterol standartları değişti..Efendim kollesterolümüzün yüksek olması önemli değilmiş, önemli olan iyi olanlarla olmayanlar arasındaki orantı imiş..Salt çoğunluk mu gerekli, yoksa nitelikli çoğunluk mu anlamadık...Anayasa mahkemesi bu konuya da el atmalı ve bu tip yayınları yasaklamalı kardeşim..Sonra bu kolesterol, kavun değil ki dibini koklayıp iyisini kötüsünü ayırdedelim..Takmıyacaksın kafaya arkadaşım. Ne bulursan ye..Ölümlü dünya..

5 Temmuz 2007 Perşembe

CİNSEL SORUNLAR

Cinler nedir? Nerdedir? Cinlerle temasımız var mıdır? Günlük yaşantımızda cinler ne zaman ve nerede bize daha yakın olurlar? Tabağgımızdaki yemeğimizi bile bazen onlarla paylaştığımızı biliyor musunuz? Cinler Nasıldır? Görünür mü, görünmez mi? Onlar için zaman, mekan ve sınır diye birşey var mıdır? Kaç yıl yaşarlar? Yemek yer, su içerler mi? Nasıl ölürler? Cinlerle evlenenler var mıdır? İyi cin, kötü cin diye birşey var mı? Nerelerde yaşarlar? Aile gibi mi, yoksa tek tek mi yaşarlar? Benim aklıma gelmeyip, başkalarının aklına gelen binlerce soru... Size bunları anlatmaya çalışacağım. Zaman zaman yüreğiniz kalkacak. İçiniz ürperecek. Bazı alimlerin cinleri nasıl anlattığını göreceksiniz. Çok şey öğreneceksiniz. Ufkunuz genişleyecek. Dünyanız aydınlanacak. Hepsini anlatacağım.
Ancak başlamadan önce Sabah Gazetesinde 24 Şubat 2007 tarihinde yer alan Yaser Çaparoğlunun haberine bir göz atalım.
Cin Çıkmadı Can Çıktı.! Dayak var' diye akıl hastanesinden çıkarılan kızı, (hassas aile nede olsa.)'cin çıkaracağım' diye üzerinde tepinen üfürükçü öldürdü.Adana Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi'nde yaşanan işkence görüntüleri basına yansıyınca, hastanede yatan 24 yaşındaki Emrah Kaya'yı ailesi "dayak atılıyor" diye kaçırdı. Kızı iyileştirmesi için çevrede "cinci hoca" diye bilinen Abdullah Yeşiltepe eve çağırıldı. ÜSTÜNDE ZIPLAMIŞ Yeşiltepe genç kızı bir odaya aldı, kimsenin girmesini de istemedi. "Cin çıkarma seansı"nda kız öldü. İlk incelemede kızın vücudunda darp izlerine rastlandı. Kızın üstünde zıpladığı iddia edilen Yeşiltepe çıkarıldığı mahkemece tutuklandı. TUTUKLANDI Emrah Kaya'nın ölümüne neden olmaktan tutuklanan Abdullah Yeşiltepe'nin S.Arabistan'da din eğitimi aldığı belirtildi.
Dayaktan kaçırıldı, cin çıkartma seansında öldüAdana'daki akıl hastanesinde patlak veren dayak skandalı üzerine hastaneden alınan genç kız, ailesinin çağırdığı hocanın yaptığı 'cin çıkartma seansında' yaşamını yitirdi. Adana Doktor Ekrem Tok Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi'nde tedavi gören ancak geçtiğimiz günlerde hastanede yaşanan işkence olaylarının basına yansımasının ardından ailesi tarafından kaçırılarak Antakya'ya getirilen 24 yaşındaki Emrah Kaya adlı genç kız, 'cin çıkartma seansı' sırasında yaşamını yitirdi. Genç kızla yalnız kaldığı odada kızın üzerine çıktığı iddia edilen cinci hoca tutuklanırken, genç kızın ölüm nedeni otopsi raporundan sonra belli olacak. Genç kızın vücudunda darp izleri olduğu belirlendi. Antakya'nın Harbiye beldesinde yaşayan Kaya Ailesi, Adana Doktor Ekrem Tok Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi'nde tedavi gören kızları Emrah Kaya'yı, hastanede yaşanan işkence olaylarından sonra hastaneden kaçırarak, Antakya'daki evlerine götürdü.ÖLÜM NEDENİ İÇİN OTOPSİ... Aile, akıl hastası kızlarını iyileştirmesi için Abdullah Yeşiltepe (45) isimli cinci hocayı evlerine çağırarak yardım istedi. Yeşiltepe, önceki gün 24 yaşındaki Emrah Kaya adlı genç kızı bir odaya alarak, cinlerin çıkartılması için seansa başladı. Bu esnadahiç kimsenin odaya alınmadığı cin çıkartma seansı sırasında genç kız yaşamını yitirdi. Aile hemen durumu jandarmaya bildirdi ve olaya savcılık el koydu. Yapılan ilk incelemede genç kızın vücudunda darp izlerine rastlandı. Kesin ölüm nedeninin tespit edilmesi için Kaya'nın cesedi otopsi yapılmak üzere Adana Adli Tıp Kurumu'na gönderildi. Gözaltına alınan Abdullah Yeşiltepe, hakkında gerekli işlemlerin tamamlanmasının ardından adliyeye sevk edildi. Çıkartıldığı mahkemece tutuklanan Abdullah Yeşiltepe'nin cin çıkartma sırasında genç kızın üzerine çıktığı iddia edildi.AİLESİ CENAZEDE KONUŞMADI Emrah Kaya'nın cenazesi Antakya'daki ailesine teslim edildi. Harbiye Şıh Yusuf Mezarlığı'nda gerçekleşen cenaze töreni sırasında Emrah Kaya'nın ailesi herhangi bir açıklama yapmaktan kaçınırken, amcası Ali Kaya olayın yaşandığı gün kendisinin Adana'da olduğunu belirterek, "Kızla hoca odaya geçmiş dua etmeye başlamışlar. Sonra kız ölmüş. Ama hoca mı öldürmüş yoksa eceliyle mi ölmüş bilmiyorum.(Vade işte ! T34) Gerçek otopsiyle anlaşılacak" diye konuştu.
Yaser ÇAPAROĞLU/ MERKEZ

3 Temmuz 2007 Salı

TABELA PARASINA YAZIK

Burası güngörende Eski Edirne Asfaltı. İki tane, gayet güzel "Girilmez" tabelası var. Yani tek yön ama iki dakika içinde çektiğim 3 fotograftan da anlaşılacağı gibi kimse sallamıyor..Oysa solda tam bu yola paralel bir yol var yukarı çıkan.
Ama orası da farklı değil. Bu kez oraya da ters yönden giriyorlar. Tabelaları değiştirsek, burayı yukarı çıkan yol. Orayı da aşağı inen tek yön yol yapsak, baktalım "yasak meyva tatlıdır" diyen yurdum insanı yine kulağını tersten mi gönderecek..Bazen bu sokağın tam köşesine bir de polis arabası parkediyor, yanıbaşında kural ihlallerini görmezden gelip oturuyorlar..Herhalde daha büyük görevleri var..Ama en küçük kuralı uygulatamayan devlet, daha büyüklerini uygulatmada ipin ucunu kaçırır..




TRENLER, KARA TRENLER NEREDESİNİZ

1990 Yılıydı sanırım, ilk defa İnter stoff'a yani Almanyanın Frankfurt kentinde yapılan Kumaş fuarına gittim. Biz kumaşçıların o zamanlar tabiri caizse "Hac" farizesi gibi birşeydi.. Messe alanından bir durak önce inmişim, boşver, yürürüm dedim..Nede olsa arada bir istasyon vardı..Biraz yürüdükten sonra önüme Tren yollarının kesiştiği bir yer geçti, etrafından dolaşayım dedim..Git git bitmiyor, bizim haydarpaşa garının 5 misli biryer neredeyse..Tabi yürürken ulan nerden düştük buraya, bir istasyon dedik, kocca tren garının etrafını dolaşıyoruz diye söylenirken, bir yandan da trenleri filan inceliyorum...Meğer epey yürüyüp terledikten sonra, buranın aslında tren garı değil de Hal olduğunu yani sebze ve meyve hali olduğunu anladım. Donduruculu, soğuk hava tertibatlı Vagonlar vardı bir sürü, sebze ve meyveler tazeliklerini muhafaza ederek geliyordu hale..Birde Cevizlibağdaki Hal gözümün önüne geldi...Çok üzüldüm...Adamlar hem masrafsız, Tehlikesiz ve taze taşıyordu sebze ve meyvelerini, benim ülkemde ise istihap haddini aşmış kocca kamyonlar kolgezmekteydi...Birim kilo domates başına düşen nakliye bedeli kat kat fazla olduğundan, Adanadaki domatesi üreten de memnun değildi, istanbulda bunu tüketen de...
Trafik Canavarlarını yaratan, Hepimize Canavar olma "YOL"unu açan, "KARAYOLU" İnşaası ile övünen "Devlet" adamlarına ithaf ediyorum bu fotografı. Devlet dedim ama acaba bu ulaşım ve taşıma politikası hangi "Devlet"in yararına...Bizim devlet olmadığı kesin. Düşünsenize karayolu olayında, asfalt, Lastik, araç, mazot hepsi tükenen, yeniden alınması gereken şeyler..Bunların hiçbiri de bizde yok..Hepsini başka "Devlet"lerden almak zorundayız...Domates, tuğla, demir taşıyan Kocca kamyonlarla hepimiz aynı yolları paylaşmak zorundayız...Adam Senetleri imzalayıp kendine bir kamyon almış...Senedin vadesi geliyor...Gidip gelmeli devamlı Adana - İstanbul arası...Senedin vadesi geliyor ama, adamın da uykusu geliyor..Sonra gümmm...Al sana bir trafik canavarı...Ne senet derdi kaldı ne uyku derdi, aldı götürdü kendisiyle birlikte birçok canı da...Trafik Canavarı oluverdi...